Soya | İlaç mı Zehir mi?



İstanbul Bilgi Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik bölümünde aldığı 4 senelik…
21. yüzyıldayız ve artık aradığımız bilgi sadece bir tık uzağımızda!
İnternete gir, konuyu yaz, tuşa bas ve senin için düzenlenen binlerce verinin keyfini çıkar! Hatta bazen bilgiyi aramamıza bile gerek yok, sosyal medyada gezinirken bilgi kendiliğinden bizi buluyor! Bu durum bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken, bir yandan da karmaşıklaştırıyor. Çünkü çoğu zaman aynı konuya karşı savunulan pek çok taraf oluyor.
Peki biz hangisine inanacağız?
Soya ve soya tüketimi de günümüzde en çok kafa kurcalayan konulardan biri! Bir kesim soyanın faydalarını överek bitiremezken, bir kesim onu zehir ilan etmiş durumda. Soyanın içerik açısından zengin oluşu, vücudun ihtiyacı olan temel amino asitleri içermesi, soya içeren diyetlerin düşük kan şekeri seviyesi, desteklenmiş kalp sağlığı, azalmış menapoz semptomları, bazı kanserin görülme riskinin azalması ile ilişkili oluşu onu ilaç olarak görmemize sebep olabiliyor! Yine de soya ile desteklemiş bir diyet çoğu kişinin korkulu rüyası! Toplumdaki genel inanış soyanın kansere ve erkeklerde dişileştirici etkilere neden olduğu, tiroid fonksiyonlarını bozduğu yönünde!
Haydi gelin bilim bu konuda neler söylüyor, hep birlikte inceleyelim!
Soya tüketmek kansere neden olur mu?
Soya konusunda duyduğumuz en büyük endişe, soyanın kansere neden olduğunu düşünmemiz. Bunu düşünmemize sebep olan durum ise soyanın izoflavon dediğimiz maddeleri içermesi. İzoflavonlar ise “fitoöstrojen” diye isimlendirilen bir gruba aitler ve vücutta östrojen benzeri faaliyet gösterebilirler.
İnanışa göre bu maddeler östrojeni birebir taklit eder, meme ve endometriyal kansere sebep olur. Bilim ise izoflavonların yapı olarak östrojene benzediğini ancak östrojenden daha zayıf ve farklı etkilere sahip olduğunu söyler. Hatta izoflavonların meme ve endometriyal kansere sebep olmadığını, bu kanserlerden koruyabildiğini belirtir (Qiu S. Ve ark. 2018). Asya toplumlarında batılı toplumlara göre daha az meme kanseri vakası görülmesinin sebebi Asya toplumlarının beslenme düzeninin temel taşını soyanın oluşturmasıdır.

Soya tüketmek tiroid fonksiyonlarını etkiler mi?
Yapılan hayvan çalışmaları soyada bulunan bazı bileşiklerin tiroid fonksiyonunu bozabileceğini gösterse de yapılan insan çalışmaları özellikle sağlıklı tiroid fonksiyonuna sahip olan kişilerde soyanın böyle bir etkiye neden olmadığını bildiriyor .
Not| Tiroid bozukluğu ile mücadele eden bireylerin soya tüketimi konusunda doktorlarına başvurmalarını önermekteyiz.
Erkekler soya tüketirse dişil özellikler göstermeye başlarlar mı?
Bu başlığın ana konusu yine izoflavonlar ve yukarıda izoflavonların östrojen benzeri maddeler olduğunu ancak vücutta östrojen kadar büyük etkilerinin olmadığını, hatta östrojenden farklı etkilere sahip olduğunu söylemiştik.
İzoflavonların vücutta östrojen etkisi yarattığına inanan bir grup ise soya tüketen erkeklerin zamanla dişil özellikler göstereceğini düşünüyor. Bilim ise bu iki durum arasında herhangi bir bağlantı olmadığını söylüyor.
Soya GDO’lu değil mi?
Şu an ABD’de yetiştirilen soyanın çoğunun ne yazık ki genetiği değiştirilmiş ve bu genetiğiyle oynanmış soyanın %90’ı hayvan besi yemi olarak kullanılıyor . ABD’de hala organik olarak soya üreten çiftçiler bulunuyor. Ülkemizdeki market raflarındaysa organik olarak üretilmiş soyadan elde edilen tofu mevcut!

Soya diğer besin maddelerinin emilimini kötü etkiler mi?
Fitik asit ve oksalat… Bu maddeler vücuda alınan vitamin ve minerallerin emilim sürecini olumsuz etkileyebiliyor. Fakat nasıl baş edeceğimizi biliyoruz! Soya fasulyesini ıslatmak, filizlendirmek, pişirmek ve fermente etmek bu maddelerin olumsuz etkilerini ortadan kaldırıyor! Bu yöntemlere yabancı değiliz çünkü aynı maddeler baklagillerde de bulunuyor.
Aslında sorumuzun cevabı 1400’lü yıllarda Paracelsus tarafından verilmiş: “ilacı zehirden ayıran dozdur.” Yani soya yeterli miktarda tüketildiğinde sağlığımızı destekleyebilir ama çok yüksek oranda tüketildiğinde zehir etkisi yaratması muhtemeldir. Bu her besin geçerli bir kuraldır. Beslememizde çeşitliliğe, yeterliliğe odaklanırsak besinlerin vücudumuza ilaç etkisi yapmasını sağlayabiliriz.

İstanbul Bilgi Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik bölümünde aldığı 4 senelik lisans eğitimini Haziran 2020’de yüksek onur derecesi ile tamamladı. Lisans eğitimi boyunca ilgisini çeken “Hayvansal ürün tüketiminin insana ve doğaya etkileri” konusunda pek çok bilimsel araştırma yaptı. Araştırmaları sonucu elde ettiği bilgiler doğrultusunda sürdürülebilir beslenmeyi ve daha az atıklı yaşamı hayatına kattı. Bu konularda araştırma yapmayı sürdüren ve kendini geliştirme devam eden Bilge Sever, edindiği bilgileri tarafsız bir şekilde Solh Living okuyucularıyla paylaşıyor!